Rastasız Sattalar
21 Aralık’tı, Maya’ydı, kıyametti, kehanetti derken, kendimi nihayet gelip çatan o günün akşamında Bursa Hayal Kavesi’nde buldum. Eh azıcık değişiklik olsun, hava alayım derken 21 Aralık akşamı çıkacak olan grubun SATTAS olduğunu önceden biliyor oluşumun mekânı seçme konusunda bir etkisi vardı tabi.
Kapalı alanlarda pek duramayışımdan konser başlayana kadar dışarıda takılayım dedim. Ve şansıma grubun yakışıklı gitaristi Erdem Birgül’de soundcheck’e ara verdi ve yanımdaki masaya oturmayı tercih etti. E şans işte! Bu kadar da olmaz diye düşünüp hemen işaretleri takip ettim ve geçtim karşısına başladım sormaya… Vallahi kendim için değil, tamamen sizi düşündüğümden… Böyle bir grubun henüz dinlememiş olan talihsiz bir azınlık varsa, onlar tarafından da dinlenmesine vesile olmak ümidiyle işte karşınızda Sattas…
Ferhan PETEK
Ne iyi ettiniz de geldiniz? Daha önceleri nerelerdeydiniz?
Aslında 2004 yılından beri varız da albüm bu yıl çıktı. Daha önce de geldik aslında Bursa. Ama albüm çıktıktan sonra ilk oldu bu.
Peki, 8 yılda neler oldu, neler yaşandı? Bu ülkede başka reggae denemeleri, grupları olduğunu duymuştum ama adını sesini en çok duyuran ve sonuna kadar gidip albüm yapan ilk siz oldunuz…
Tabi başarılı çalışmalar yapan gruplar var reggae adına. Daha önceki girişimcilerin de hakkı yenemez ama bandrollü albümü yapan Türkiye’nin ilk reggae grubu olarak “Regici” belgeselinde de izleyebileceğiniz aşamalardan geçtik. Albüm çıkana kadar çok kayıt girişimi oldu ancak bu noktaya gelene kadar ticari kaygılar, reggae’nin gerektirdiği cesaret derken zaman geçti. Nihayet bizi anlayan insanlarla çalışıyor olmaktan bu yolda olmaktan mutluyuz.
Hem Sattas’ın sitesinden hem de Regici sitesinden izledim belgeseli. Çok keyifli olmuş. Kim başlattı, kim akıl etti, neden yapıldı böyle bir belgesel?
Aslında o belgesel çok tepki aldı. Sattas’ın belgeseli olarak görüldü ama olay o değildi. Sahne arkasından kayıt aşamasına kadar tamamen bir “reggae albümü çıkarma süreci”ydi. Batu Akyol’un desteği ile oldu. Aslında o bir jazz belgeseli çekiyordu. Bizim de konserlerde çekimler yapıyordu backstage çalışmalarını çekiyordu bu görüntüler birikti ve toplanmış bu anılardan karelerden belgesel yapalım gibi bir fikir çıktı ve oldu.
Gözüme takılan bir detay da Reggae’nin görselliğinin aksine sizin özellikle solistinizin değil rastalı saçları, üstüne üstük bir de kel olması özelikle yaratılmış bir fark mı?
Benim de tek marjinalliğim kulağımdaki küpe olsa gerek. İmajıyla ortaya çıkan görsel bir beklenti içinde bırakan bazı müzikler vardır reggae de bunlardan biri. İnsanlar görsele önem verdikleri için önce imajı görmek istiyor. Sahnede Bob Marley görmek istiyor. Ancak öyle anlayacak sadece bakarak sahnedekinin reggae yaptığını. Ama biz buyuz, bu kadarız. Görsel bir derdimiz yok yani. Müzik yapıyoruz ve bu müziği seviyoruz.
Rastasız satalar diyebilirim o halde size. Grubun rastafaryanı görüntüsünde, saçında, kıyafetinde değil içinde ve müziğinde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Peki, bu müziğin bu ülkede yaygınlaşmaması, pek yapılmaması muhtemelen “ot kök şarkıları” diye haksız bir yafta yapıştırılmış olması ve bizim ülke için fazla rahat görülmesinden olabilir mi? Alınacak tepki aşağı yukarı bilindiğinden cesaret edilememiş olması mümkün mü?
Gibi… Ama biz müziğin özünü alıyoruz. Tamamen reggae’nin bağlı olduğu kurallar çerçevesinde hareket etmedik. Yani reggae’nin geniş yelpazesine sadığız diyebilirim. Müziğimizin içinde aşk da var toplum da. İçimizden ne geliyorsa o. Yoksa bu müzik bu felsefeyi içeriyor illa bunu yazalım bunu söyleyelim diye bir sınırımız yok.
Roots Reggae yapıyorsunuz. Varoşlardaki yoksul ve kırsal kesimin kötü yönlerini ele aldığı bilinen bu müzik türü için bu ülkeden gayet geçerli kaynaklar çıkacağı malum ve siz de bunu görmezden gelmediniz. Bu müziğin felsefesinin kendi topraklarınızdaki tohumunu işliyorsunuz…
Her şeyden önce özünü kalp atışından alan bir müzik. Rastaların toplanıp saatlerce çaldığı bir müzik bu. Söyleyene de dinleyene de keyif verebiliyor, hem de saatlerce…
Doğru aslında. Klasik müzik ne kadar sevsen de bir yere kadar, jazz en fazla sabaha kadar ama Reggae belki de sırf bu kalp atışı meselesinden de olsa çok daha uzun ve arka arkaya dinlenebiliyor. Peki, bu Mustafa nam-ı diğer acayip şarkısındaki durum nedir? Kendi halinde müzik yapan bir grup Mustafa filmine saldırdı mı yazıldığı çizildiği gibi? Bir tepki miydi bu şarkı?
Mustafa filminin yapıldığı dönemde filmi izleyip yarattığı etkiyle yapılan bir şarkı ama bunu yapalım olay olsun zihniyetiyle yapılmadı. Böyle bir gereksinim de duymadık zaten. Özellikle negatif bir bilinçle yapılan bir şarkı değildi. Ki, hiçbir şarkımız bu şekilde değil! En azından bizim için işler böyle yürümüyor. Dediğim gibi içimizden geleni müzik yoluyla dışa vuruyoruz.
İlk reggae şarkınızın adı neydi?
Rule Dam. Irie bizim en son yaptığımız şarkılardan ama ilk klip konser görüntüleri backstage’den kareler oluşturularak çekilen bir şarkı ama ben Sattas marşı olarak da ilk yapılan reggae şarkısı olarak da Rule Dam diyebilirim.
Irie haydi eğlenceye gibi bir anlama geliyor diye biliyorum. Sözleriyle de Sattas sound’una açık ve cezp edici bir davet var. Ve bu davetiyeyi sıkıcı bir ofis ortamında da test ettim. Her özü güzel şey gibi önce yadırganıyor, sonra ise fena halde bağlatıyor kendine… Ve en güzeli de bilinen sevilen birçok grubun canlı dinlendiğinde hayal kırıklığına uğratmasına rağmen sizi canlı dinlemek inanılmaz bir keyif ve duyduklarıma okuduklarıma göre de en çok tercih edilen durum…
Bizim sahnedeyken aldığımız keyfin bir yansıması olsa gerek. Albümün kaydında da buna çok özen gösterdik. Albümü de onu dinleyenin kendini bir odada değil sahnede bizimle birlikte bizi canlı izliyormuş gibi hissetmeli düşüncesiyle yaptık. Sahnede ne çalıyorsak stüdyoda da aynısına bağlı kaldık. Reggae’nin kendine özel tarzını ruhunu bozmadan kayda yansıtmaya çalıştık.
Özellikle ulaşmak istediğiniz bir kesim ya da sesinizi duyurmak istediğiniz birileri, bir yerler var mı?
Bugüne kadar birçok plak şirketinden insanlar, marka temsilcileri konserlerimize geldi, izledi, dinledi. Ama tabi eski Türk filmlerindeki mekân sahibi seni salonda karanlık bir köşeden dinler sonra gelir kartını verir ve yarın gel vs der gibi bir keşfedilme sahnesi gerçek hayatta olmuyor. Bir marka bir gruba, isme, bir emeğe destek olacak sahip çıkacaksa doğal olarak bir beklentisi de oluyor. Bize inanan bizi destekleyen insanlarla birlikteyiz şu anda da. Ama genel olarak albümden klibe her şeyi kendimiz yaptık. Bundan da son derece mutluyuz. İstediğimiz gibi oldu her şey. Sound’umuzdan klibe kadar her şeye kendimiz karar verdik. Kısıtlanmadık neysek o olabildik o kalabildik. Bu da gerçekten çıkılan yolda yapılan işten keyif almanın mutlu olmanın bir parçası.
Bugüne dek birçok yere gittiniz, turneler, programlar oldukça yoğun görünüyor. Peki, bu müzik memleketine ne zaman gidecek? Bu ülkenin dışına Sattas’la ne zaman çıkacak bu müzik?
Yakında Kıbrıs var planda. Bunun dışında yurt dışında çok fazla reggae festivali var. Jamaika’ya ne zaman gidecek bu pek net değil. Orada kendini kabul ettirilmiş bir adamla U–Brown ile aynı sahnede 3,5 saat durmadan sahneden inmeden çalma deneyimimiz fırsatımız oldu. Ayrıca bu konserde asıl konser havasını gördük ara vermeden bar programı gibi yapmadan tam anlamıyla konser tadını yaşamış olduk. Ancak Jamaika şu aralar özellikle kendi içinde biraz karışık olduğu için en azından bu yıl pek gündemde yok. Avrupa turnelerinde festivallere katılma planları içindeyiz. Bar programlarını da yapıyoruz ama bizim asıl yerimiz festivaller şenlikler daha uygun daha çok hitap ediyor daha çok tercih sebebimiz oluyor.
Yurdun bütün içi olsun dışı olsun festivaller olsun turneler olsun sizin adınıza sevinirim ama kendi adıma bugün Bursa’da olduğunuz için durumdan son derece memnunum…
Bursa’da olduğumuz için sadece bir Bursalı olduğum için değil, Bursa’nın seyircisini de sevdiğim için ayrıca mutluyum. Umarım daha fazla gelme şansımız olur.
Bu yolu bir kere ciddi ciddi açtınız ve arkanızdan gelecek kişiler sayenizde cesaret toplayıp sizin arkanızdan kendi adımlarını atacaktır diye tahmin ediyorum. Ne olacak o zaman? Görüşünüz tavrınız nasıl olur?
Başta da söylediğim gibi birçok reggae grubu var zaten. Bunlar başarılı gruplar iyi iş yapmaya çalışan insanlar. Kesinlikle destekliyoruz yapılan çok güzel işler var. Ama bir rekabet durumu yok olamaz da. Çünkü bu müzik bundan uzak tutuyor bu müziği yapanları. Reggae ile uğraşan herkes bir arada olmayı sever. Bu müziği yapacaksa birlikte yapmaktan keyif alır rekabet kabul etmez. Oturur birlikte sadece reggae yaparız ve bundan mutlu oluruz.
Sohbet için ve ayırdığın vakit için teşekkürler…
Biz teşekkür ederiz. Bizi bilen, dinleyen, izleyen herkese sevgiler… Yeniden görüşmek üzere…
Ya ben doyamadım ya da konser öncesi hazırlıklara tam gaz devam ederken aradan birkaç dakikalığına çaldığım Erdem Birgül gitarının başına dönmesi gerektiğinden çok kısa sürdü sohbet. Ne müziklerine doyum oluyor ne de sohbetlerine demek ki! Ama bu kadarı bile hem keyif verdi hem de bir kez daha iyi ki varlar demem için yeterli oldu. Gerçi grubun diğer üyeleri ve özellikle de yakışıklı davulcuyla konuşamadım aklım kaldı ama o da kısmet olursa bir dahaki sefere artık.
Grup hakkında ne bilmek istiyorsanız www.sattas.org isimli kendi sitesinde görebilir, Regici belgeselini doya doya izlemek istiyorsanız da hem grubun sitesinden hem de www.regici.com adresinden izleyebilirsiniz.
Röportaj: Ferhan Petek
Kaynak: Milliyet Blog